Serbest Tüketici

Elektrikte serbest tüketici limiti düşürüldü! 8,4 milyon aboneye müjde…

Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunca (EPDK), elektrikte serbest tüketici yıllık tüketim limiti, 3 bin 600 kilovatsaatten 2 bin 400 kilovatsaate düşürüldü. Buna göre gelecek yıl aylık elektrik faturası 82 lirayı geçen tüketici tedarikçisini seçebilecek.

EPDK’dan yapılan açıklamaya göre, 2017 yılı serbest tüketici yıllık tüketim limiti yeniden belirlendi.

Buna göre, 2016 yılı için 3 bin 600 kilovatsaat ve üzeri olan serbest tüketici limiti, 2017 yılı için 2 bin 400 kilovatsaate düşürüldü.

Söz konusu karar çerçevesinde, 2017 yılı için belirlenen limitte aylık faturası 82 liranın üzerinde olan tüketiciler, serbest tüketici niteliğine sahip olacak ve tedarikçisini seçebilecek.

Böylece, yıllık tüketimi 2 bin 400 kilovatsaatin üzerinde olan yaklaşık 8,4 milyon abone serbest tüketici olma hakkı kazanacak.

Açıklamada değerlendirmelerine yer verilen EPDK Başkanı Mustafa Yılmaz, sözleşme imzalayacak serbest tüketicilerin, imzadan önce haklarını ve yükümlülüklerini çok iyi öğrenmeleri gerektiğine işaret etti. Yılmaz, “Abonelik sözleşmeleri çok dikkatle okunmalı ve imzalanmalı. Vatandaşlarımız, tedarikçisini titizlikle seçmeli ve kendi tüketim alışkanlıklarına uygun sözleşmelerin altına imza koymalı.” ifadesini kullandı.AA

SERBEST TÜKETİCİ NEDİR?

Serbest tüketici, tedarikçisini seçme ayrıcalığına sahip gerçek veya tüzel kişiye denir. Serbest tüketici olabilmek için Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) tarafından yayımlanan “Serbest Tüketici Limiti”nden daha yüksek elektrik enerjisi tüketmek gerekmektedir.

2016 yılı için EPDK tarafından belirlenen Serbest Tüketici olma limiti 3.600 kWh’tır. Yıllık toplam tüketimleri bu limiti geçen veya bu limitin üzerinde tüketim yapacağını taahhüt eden tüm gerçek ve tüzel kişiler, serbest tüketici olma hakkını elde eder. Gereken şartları sağlayan tüketiciler bağlı bulundukları elektrik dağıtım şirketine dilekçe ile başvuruda bulunarak Serbest Tüketici Belgesi alabilirler.

Serbest Tüketici olduğunuzda;

– Özel tedarikçilerle yapacağınız anlaşmalarla dilediğiniz tedarikçiden elektrik enerjisi satın alma hakkını elde edersiniz.

– Kendi tedarikçinizi seçerek mevcut tarifeler arasından belirleyeceğiniz biriyle ihtiyacınıza uygun, daha hesaplı elektrik enerjisi kullanma olanağını elde edersiniz.

– Enerji şirketleriyle yapacağınız sözleşmelerle, üretim ve işletim maliyetlerinizi en alt seviyeye düşürebilirsiniz.

– Toptan satış şirketleriyle işbirliği yaparak tesis ve ürünlerinizi piyasadaki gerçek zamanlı üretim-tüketim dengesizliğinden kaynaklı belirsizliklerden soyutlayıp, maliyet artışlarını en düşük düzeyde tutabilirsiniz.

– Kontrat süresi bittiğinde tedarikçinizin çalışma performansını değerlendirebilir, elde ettiğiniz sonuçlara bağlı olarak kendiniz için en uygun tedarikçiyi, içeriği size göre uyarlanmış bir kontrat ile belirleyebilirsiniz.

Kaynak: AA, mynet

Plaza Dili

Plaza Dili’ne savaş açtı, yaptırımı 5 TL!

Eczacıbaşı’nın ‘uydurukça’yla savaşımı…

‘Brainstorming’, ‘challenge’ etmek, ‘deadline’, toplantı set etmek ve daha nicesi… İstanbul plaza dili çoğumuz için artık yabancı bir dil gibi.

Eczacıbaşı Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı ise ‘uydurukça’ adını verdiği bu dille mücadele başlatmış durumda. Şirkette bu dille konuşanlara 5 TL ceza veriliyor ve toplanan para Eczacıbaşı Gönüllüleri’ne gidiyor ve okullara sözlük alınıyor.

Hürriyet’ten Ayşe Arman’a konuşan Eczacıbaşı’nın Türkçe duyarlılığına kulak verelim:

“Bülent Bey, gerçekten kediniz Karakedi Kaşmir, sizin asistanınızdı da… Siz, onu kediye mi çevirdiniz?

Evet, eskiden asistanımdı! Ama ben çevirmedim, kendisi dönüştü.

Nasıl yani?

-Eczacıbaşı’nda ‘uydurukça’ konuşanlar, belirli bir sınırı aşınca kendiliğinden kara kediye dönüşürler.

Aman iyi ki uyardınız! Ben de size, “Bir selfie çekebilir miyiz birlikte” diyecektim. İyi ki dememişim. Uyduruk Türkçe konuşunca, kim bilir beni neye çevirirdiniz?

-Korkma, bizde misafirlere dokunulmaz! Uydurukça konuşan misafirleri de çeşitli yaratıklara çevirmeye kalksaydık, burası hayvanat bahçesine dönerdi.

Bu da iyiymiş! ‘Selfie’ yerine ‘özçekim’ mi demem gerekiyor?

-Gerekiyor diye bir şey yok. Herkes istediği kelimeyi kullanmakta özgür. Ama ‘özçekim’ fena mı? Türkçesi dururken İngilizcesini kullanmak özenti değil mi?

Wow! O zaman ‘brainstorming’ yok, ‘challenge’ yok, ‘deadline’ yok, hatta ‘hello’ yok, ‘karizma’ yok, ‘mood’ yok…

-Bak bu verdiğin örnekler, önemli bir soruna işaret ediyor aslında. Biz, yeterince terim türetmiyoruz. Türkçenin yapısıyla uyumlu sözcükler türetip, yabancı dil istilasını mümkün olduğu kadar önlememiz gerekiyor. Türkçe de terim üretmeye uygun bir dil.

Eczacıbaşı binasına ‘giriş yaptığımdan’ beri düşünüyorum. Pardon, “Binaya giriş yaptım” demek de ‘uydurukça’ mı?

-Tabii ki uydurukça! Hem de ‘uydurukça’nın âlâsı! “Yapıyor olmak, ediyor olmak” gibi ifadeler de öyle… Türkçesi bulunan yabancı kelimeler kadar, Türkçede olmayan tuhaf ifade biçimleri kullanmak da uydurukça! “Girdim” demek yerine, “Giriş yaptım” demenin anlamı ne? Bir de, işin tuhafı, giriş-çıkış yapanlar, nedense hep yüksek ve saygıdeğer şahıslar oluyor! “Müdür Bey giriş yaptı!” deniyor hep. “Sokaktan bir adam giriş yaptı” hiç olmuyor nedense…

Türkçeyi uyduruk konuşunca, kendi şirket elemanlarınıza ceza olarak para mı kesiyorsunuz?

-Yok canım. Ceza, işin şakası. Sadece gönüllü katkılarda bulunuyorlar!

O gönüllü katkılarla ne yapıyorsunuz peki?

-Sözlükler satın alıp, okullara armağan ediyoruz!

O sözlüklerle sayenizde ‘benefit’ sağlayanlar oldu yani!

-Evet, ‘benefit sağlıyor olduk’ ve bundan büyük ‘mutluluk duyuyor olduk’!

Peki şirket çalışanları nasıl ‘adapte’ oldu? Ay pardon, tepkileri ne oldu? Kolay uyum sağladılar mı?

-Tabii, tabii. Amaç farkındalık yaratmak. Yarattık. Kendi çapımızda da yaratmaya devam ediyoruz. Ama tabii böyle büyük bir sorunun, eğlenceli bir oyunla kökünden çözümlenebileceğini hayal etmiyoruz.

Sizce “Türkçe yıkılıyor” mu?

-Evet. Gençlerin “Yıkılıyoooo!” diye övmelerini hak edecek kadar güzel bir dilimiz var. Türkçe olumlu anlamda yıkılıyor! Belki de en güzel devrini yaşıyor. Yeter ki, biz, dilimize özen gösterelim.

Son yıllarda ‘plaza Türkçesi’ diye bir şey mi gelişti?

-Bu tanım bize ait değil. Ama evet, plazalarda ‘uydurukça’ daha çok kullanılıyor…

İyi de bazı kelimelerin de Türkçesi yok…

-Tabii yok. Her dil, başka dillerden sözcükler alır. Dillerin doğal gelişme sürecinin bir parçasıdır bu. Önemli olan, bunu aşırıya götürüp, ortaya kimsenin anlamadığı bir dil çıkarmamak. Bir zamanlar da, dilimizi Arapça ve Farsça kelimelerle doldurduk, Osmanlıca konuşan dar bir çevre dışında halkın anlamadığı bir dil ortaya çıktı…

Bir liste de yayımlamışsınız şirkette ‘plaza Türkçesi’yle ilgili. Neler var o listede?

-Odaklanmak yerine fokuslanmak, taramak yerine scan etmek, yönetmek yerine manage etmek, nakit yerine cash, önermek yerine propose etmek. Ve daha neler, neler…

Siz hiç mi konuşurken araya İngilizce, hatta Almanca sıkıştırmıyorsunuz?

-Sıkıştırmıyorum diyemem. Ama elimden geleni yapıyorum. Zaten en korktuğum şey, yanlışsız Türkçe kullanmak iddiasında olduğum gibi bir izlenim yaratmak. Bu söyleşiden sonra yandım ben! Her kelimem büyüteç altına alınacaktır.

‘Uydurukça’, Türkçesi bulunan kelimelerin İngilizcesi kullanıldığında ortaya çıkıyor. Peki Türkçenin tek sorunu bu mu?

-Tabii ki değil! Yaygın şekilde bozuk ve yanlış Türkçe kullanımı, dilbilgisi ve imla yanlışları, telaffuz yanlışları da söz konusu. ‘Plaza Türkçesi’, sorunun sadece bir bölümü, hatta küçük bir bölümü…

Siz Türkçenin, dünyanın en önemli dillerinden biri olduğunu mu söylüyorsunuz? Bu, biraz iddialı değil mi?

-Değil! Bir dilin dünyadaki yaygınlığı, söz varlığının zenginliği, yapısal özellikleri, ifade gücü, tarihi, işlenmiş bir dil olup olmadığı, kaç kişi tarafından kullanılmakta olduğu, o dilde edebi ve bilimsel eserlerin verilmiş olup olmadığı gibi ölçütlere bakmak lazım… Bakınca fark ediyorsunuz ki, bütün bu ölçütlere göre Türkçe, dünyanın en önemli dillerinden biri. İngilizce, Türkçeden sekiz asır sonra yazı dili olabilmiş.

Bu ne anlama geliyor?

-Türkçe’nin çok daha uzun bir tarih süreci içinde bir kültürün taşıyıcısı olduğu anlamına geliyor. Kendi elimizle güzel dilimizi yağmalamanın ne âlemi var?

Ne kadar geniş bir coğrafyada kaç kişi tarafından konuşuluyor Türkçe?

-Çeşitli lehçeleriyle değerlendirildiğinde 220 milyon kişi tarafından. Dünyada beşinci…

Harika bilgiler bunlar. Ama siz ‘dil polisliği’ne soyunmadınız değil mi?

-Yok, hayır. Dilde yasakçılık ve zorlama olmaz. O, Nazilerin yöntemi olur. Onlar Almanya’da bunu denediler, hiçbir sonuç alamadılar. Kelimeler kendilerini kabul ettirebilirlerse var olurlar ve kullanıma girerler. “Günaydın” kendini kabul ettirdi, hepimiz kullanıyoruz. “Tünaydın” ise ettiremedi, yok oldu. Buna halk karar veriyor.

Türkçede sizin tespit ettiğiniz sorunlar ne?

-Birincisi, okullarda dilimizin öğretimine önem vermiyoruz ve dilimizi öğretemiyoruz. Ana dil, bu kadar kötü eğitime kuşaklar boyu dayanamaz! Kendi dillerini öğrenemeyenler, tabii yabancı dilleri de öğrenemiyorlar. İkincisi, yeterince sözcük türetemiyoruz. Sözcük türeterek kullanıcıların beğenisine sunmak dil kurumlarının, yazarların, iletişimcilerin, hepimizin yapabileceği bir şey. Onun dışında medyada rastlanan yanlış kullanımların önüne geçilmesi çok önemli. Medya kurumları, sunucuların doğru Türkçe konuşmaları, sözcükleri doğru telaffuz etmeleri konusunda çaba göstermeliler. Uzman danışmanlardan yararlanmalılar. “… meydaaana geldi” diye konuşanlar sunucu olabilirler mi?”

Mühendis Olan Ünlüler

Mühendis Olan Ünlüler!

Mühendislik fakültesi mezunu olup da ünlü olanları sizler içi araştırıp, derledik.

Necmettin Erbakan – İTÜ-Makine Mühendisliği Mezunu
Süleyman Demirel – İTÜ-İnşaat Mühendisliği Mezunu
Turgut Özal – İTÜ- Elektrik Mühendisliği Mezunu
Adnan Kahveci – Purdue University – Electrical Engineering Mezunu
Nuri Bilge Ceylan – Boğaziçi Üniversitesi Elektrik–Elektronik Mühendisliği Mezunu
Tarık Akan – Yıldız Teknik Üniversitesi-Makine Mühendisliği Mezunu
Aziz Yıldırım – Gazi Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Mezunu
Hamdi Alkan – Yıldız Teknik Üniversitesi-Elektrik Mühendisliği Mezunu
Ajdar – Trakya Üniversitesi – Makine Mühendisliği Mezunu
Namık Uğurlu (Ankaralı Namık) – İnönü Üniversitesi – Makine Mühendisliği Mezunu
Yiğit Özşener – Yıldız Teknik Üniversitesi – Elektronik ve Haberleşme Mühendisliği Mezunu
Murat Yıldırım – Yıldız Teknik Üniversitesi – Makine Mühendisliği Mezunu
Mirkelam – Yıldız Teknik Üniversitesi – Jeofizik Mühendisliği Mezunu
Metin Uca – İTÜ Kimya Mühendisliği – Jeoloji Mühendisliği Mezunu
Cem Davran – Yıldız Teknik Üniversitesi – Elektrik-Elektronik Mühendisliği Mezunu
Haluk Levent – KTÜ – Orman Mühendisliği Mezunu
Oğuz Atay – İTÜ – İnşaat Mühendisliği Mezunu
Selda Bağcan – Ankara Üniversitesi – Fizik Mühendisliği Mezunu
Umut Yılmaz – Erciyes Üniversitesi – Elektrik–Elektronik Mühendisliği Mezunu
Çağla Kubat – İstanbul Teknik Üniversitesi – Makine Mühendisliği Mezunu
Umut Sarıkaya – İTÜ – Gemi Makinaları Mühendisliği Mezunu

Ashton Kutcher – Iowa Üniversitesi – Biomedikal Mühendisliği Mezunu
Mike Bloomberg – Johns Hopkins Üniversititesi – Elektrik-Elektronik Mühendisliği Mezunu 
Rowan Atkinson – Newcastle Üniversitesi – Elektrik-Elektronik Mühendisliği Mezunu
Cindy Crawford Biyokimya Mühendisi

Kasıtlı Eskitme

Kasıtlı Eskitme Stratejisi Nedir?

Planlı eskitme. Film, Kapitalist sistemin karadelik yaratıp insanları içine nasıl çektiğini, aslında piyasanın sadece bir düzüne zengin adamın elinde olduğunu anlatıyor. Sürekli tüketim, sürekli yenisini alma çılgınlığı.
Hepimiz kasıtlı eskitme stratejisi ile sürekli kandırılıyoruz ! Hiç yazıcınız bozuldu mu ? Ya da çorabınız kaçtı mı ? Peki cep telefonunuzun pili kullanılmaz hale geldi mi ? Lambanız patladı mı ? Dedelerimizin ninelerimizin evladiyelik ürünleri hala çalışırken neden bizimkiler bozuluyor ? Eskiden endüstriler daha mı ileri teknolojiye sahipti de evladiyelik ürünler üretiliyordu ? Tabi ki hayır !

Planned obsolescence olarak yabancı literatüre girmiş, bizde ise Kasıtlı Eskitme ya da Planlı Eskitme olarak bilinen bir kavramdır. Kasıtlı eskitme Endüstriyel tasarımda kullanılan bir strateji ve yöntem olup ürünün daha uzun süre kullanılabilecekken belirli ve ayarlanmış bir kullanım ömrünün ardından işlevini yitirmesi olarak tanımlanabilir.
Diğer taraftan teknoloji firmalarınca uygulanan daha farklı bir boyutu ise ürünün periyodik olarak biraz daha geliştirilmiş versiyonunun piyasaya sürülerek önceki sürümlerin niteliksizleştirilmesidir. Yanılgıya düşülmemesi gereken nokta, teknoloji şirketlerinin önceki sürümleri satmaya başladıkları anda dahi ellerinde sonraki sürümlerin mevcut olmasıdır. Tasarım yoluyla uygulananı ise tekstil ve otomotiv sektöründe sık sık karşımıza çıkmaktadır.

Planlı / Kasıtlı Eskitme
Planlı / Kasıtlı Eskitme
Kasıtlı / Planli Eskitme
Kasıtlı / Planli Eskitme

1901 Yılından Beri Yanan Ampül

1901 Yılından Beri Yanan Ampül

Günümüzde evimizde ve işyerimizde çeşitli amaçlarla ampuller kullanıyoruz. Biliyoruz ki bu ampuller, belli bir süre sonra işlevini yitirmektedir ama öyle bir ampul var ki, 1901 yılından beri yanmaya devam etmektedir.
ABD’nin Kaliforniya eyaletindeki Livermore İtfaiye Müdürlüğüne 1901 yılında bağışlanan ampul günümüze kadar yanmaya devam etmektedir. Sadece elektrik kesintileri haricinde sönen ampul 4 wattlık ışık yaymaktadır. Bu ampülü icat eden Adolphe Chailet, Edisondan daha iyi ampül yapmak amacıyla bu ampülü geliştirmiştir. Livermore Ampülü olarak da bilinen bu ampülün bugünkilerden farkı, filamanları 8 kat daha kalın ve karbondan yapılmış filamanlarının yarı iletken yapıda olmasından kaynaklanmaktadır.

Lambanın uzun süredir yanması, Guinness Rekorlar kitabına ‘Dünyanın en uzun süredir yanan ampülü’ olarak girmesini sağlamıştır. Bu ampülün çok fazla ilgi çekmesinden dolayı istasyonda yer alan kameralar ile internette 7/24 yayınlanmaktadır. Bu yayını izlemek için aşağıdaki linki tıklayabilirsiniz:
http://www.centennialbulb.org/cam.htm

Sönmeyen Lamba
Sönmeyen Lamba

Bu ampülün günümüzdeki ampullerden niye dayanıklı olduğunu ‘Kasıtlı Eskitme’ adlı makalemizde genişçe açıklayacağız. Ufacık bir ipucu verecek olursa, üretici şirketlerin sürekli Pazarlama fırsatı bulması için ürünlerin ömürlerini bilerek kısaltmalarından kaynaklanmasıdır.

İçerde Dizisi, Aras Bulut İynemli

İÇERDE Dizisi ‘Umut YILMAZ’ Karakterini oynayan ‘Aras Bulut İynemli’ Kimdir?

Show Tv ekranlarında ilk tanıtımı yayınlanan yeni dizisi İçerde dizisinde Mert Karadağ (Umut Yılmaz) karakterine Aras Bulut İynemli hayat verecek. Yeni sezonda en çok izlenecek diziler arasında yerini alan İçerde dizisinin Mert karakterini yakından tanıyalım. Sarp’ın kardeşi olan Umut çocuk yaşta kaçırılır Mert ismi verilerek dilendirilmeye başlar. Bir gün karşısına Melek isminde küçük bir kız çıkar ve hayatı tamamen değişir. Melek sayesinde sokaklardan kurtulur ve büyük bir çalışma ve çabalama sonrasında Polis akademisini kazanır. Bilmediği kardeşi ile aynı okuldan sonraki sene oda okulu birincilikle bitirir. Sarp ile hem Aşk hem de aksiyon olarak bir savaş başlayacaktır.

ARAS BULUT İYNEMLİ KİMDİR?

1990 yılında İstanbul’da doğan Aras Bulut İymenli, İstanbul Teknik Üniversitesi’nde uçak mühendisliği okumuştur. İlk başta reklam filmleri ile ekranlarda yer almıştır. Daha Önce Rol Aldığı Yapımlar;
2009 Arka Sokaklar Şeref
2010 kısa film Sancı
2010 – 2013 Öyle Bir Geçer Zaman ki Mete Akarsu
2013 film Mahmut ile Meryem Mahmut
2013 – 2014 Muhteşem Yüzyıl Şehzade Bayezid
2013 film Tamam mıyız? İhsan
2015 film Pek Yakında
2015 Maral: En Güzel Hikayem Sarp Altan

İçerde Konusu;

Farklı ailelerde büyütülen iki kardeşin birbirlerini bulmalarını konu alan hikayesini anlatmaktadır.

Polis Akademisi öğrencisi Sarp Yılmaz okulu birincilikle tamamlamış ve mezuniyet töreni heyecanı yaşamaktadır. Yıllar önce kaçırılan kardeşi Umut yeni adı Mete’de aynı akademide okumaktadır. Kaçırıldığı yıllarda sokaklarda mendil satan Mete, hayatına girdiği Melek sayesinde sokaklardan kurtularak Polis Akademisine girmiştir. Kardeş olduklarından habersiz Mete ve Sarp okulda çekişme içindelerdir. Biri okulu birincilikle tamamlarken diğeri ikinci olmuştur. Sarp annesi Füsun Yılmaz ile gecekondu mahallesinde yaşamaktadır. Annesi Umut Ev Yemekleri adında ufak bir lokanta işletmektedir. İşletmenin adını da kaçırılan oğlu Umut’un adını vermiştir. Füsun Yılmaz trafik kazasında annesi ve babasını kaybeden 12 yaşındaki komşu kızını sahiplenerek acısını bir nebze olsun dindirmiştir. Gazeteci olan Eylem, Sarp’la kardeş gibi büyümüş Füsun Hanım’ı hiç üzmemiştir. Kamyoncu baba İbrahim Yılmaz ise 8 cinayet işlemiş uyuşturucu baronu Kebapçı Celal Karabaş’ın suçunu üstlenmesi ile hayatlarını alt üst etmiştir. O yıllarda çocuklarının gözü önünde kelepçe takılarak hapse atılan babanın yarattığı travma Sarp ile Umut’u polis yapmıştır. Akademinin mezuniyet töreninde Sarp’ın hocası Şube Müdürü Yusuf Kaya babasının kirli suçunu ortaya sermiştir. Sarp hocasına silah çeker ve hapse atılır. Avukat olan Melek bu kez Sarp’a el uzatmıştır. Peki ya Melek’i el uzatması için oraya kim göndermiştir? Melek’in manevi babası Kebapçı Celal Koldaş göndermiştir. Babasının suçunu üstlendiği uyuşturucu baronunun gönderdiğini öğrenen Sarp ise deliye dönmüş bir şekilde avukatı istememiştir. Melek, Sarp’tan çok etkilenince peşini bırakmayacaktır. Sarp’ın hapse girmesi ile okulda yıldız haline gelen Mete, Kaçakçılık ve Organize Şube Müdürü Yusuf Kaya’nın bir numaralı adamı olur. Mete operasyonlar sırasında Sarp’ın kardeş gibi büyüdüğü gazeteci Eylem ile tanışır. Hapisten kurtulan Sarp kötü adamların gözdesi haline gelmiş ve aslında her şeyin bir oyun Sarp’ın ise Köstebek olduğu ortaya çıkana dek nefes kesen olaylar yaşanacaktır.

İçerde Nerede Çekiliyor? ; Çekimlerine başlanan dizi İstanbul’da kurduğu sette çekimlerini sürdürüyor. İçerde sezon boyunca İstanbul’da çekimlerini sürdürecektir.

Ses Duvarının Aşılması

Sonic Patlama | Ses Duvarının Aşılması – Video

1-Sonic patlama , ses hızında veya ses hızının üzerinde bir hızda hareket edilmesi sonucu meydana gelen bir ses olayıdır.

2-Ses hızı, deniz seviyesinde ve 21ºC sıcaklıkta yaklaşık 1235.5 km/sa’dir.

3-Günümüzde bazı uçaklar bu hız sınırını aşabiliyor ve bunun sonucunda da sonic patlamalar meydana geliyor.

4-Günümüzün havacılık teknolojisinde bu hızın aşılması pek zor olmadığı için de sonic patlamalar meydana gelebiliyor.

5-Örneğin F-16’lar, ses hızından daha hızlı uçabildikleri için sonic patlama meydana getiriyorlar.

6-Uçaklar hareket halinde iken, devamlı bir şekilde, bulundukları konumdan dışarıya doğru giderek genişleyen küresel ses dalgaları oluşur.

7-Bu dalgalara ses dalgaları adı verilir ve hızları o anki atmosfer koşullarına göre değişir.

8-Uçak bu hıza ulaştığı anda sesle aynı hızda ilerlediği için ses duvarının da tam sonuna dayanmış olur ve oluşan tüm dalgaları da önüne katar.

9-Bu dalgalar moleküller üzerinde titreşim etkisi yarattığından, üst üste binmiş ses dalgalarının titreşim etkisi de katlanmış olur.

10-Bu durum neticesinde artık bir şok dalgası oluşmuştur. Aynı zamanda yüksek basınca sahip bir hava duvarı da ortaya çıkar.

Sectionalizer (Otomatik Yük Ayırıcı) Nedir ?

Sectionalizer, bir yük ayırıcısı görevi görmektedir. Besleme tarafındaki koruma cihazının, arıza akımlarını takip eden açmalarını (gerilim kesilmesini) sayar. Önceden belirlenmiş (set edilmiş) sayıda, besleme tarafındaki tekrar kapamalı kesicinin bekleme aralığında açarak, dağıtım sisteminin arızalı bölümünü izole eder. Ayrıca, besleme tarafındaki bir tekrar kapamalı koruma cihazı (Recloser vs.) ile birlikte kullanılabilir.

Sectionalizer Özellikleri:

• 3-fazlı yük ayırıcısı
• 38 kV’a kadar her çeşit dağıtım şebekesinde kullanım.
• Uzaktan ve/veya yakından el il kumanda edilebilir dizayn.
• SF6 kesme ve izolasyon teknolojisi.
• Ortam şartlarından etkilenmeyen yapı.
• Bakım gerektirmeyen yük ayırıcısı.
• Direk üstü montaj.
• Kısa devre üzerine kapama yapabilme.
• Tesislerde hat bağlantılarında, ayrımlarında, hatta saplama bağlantılarında veya T ayrımlarında kullanılabilir.

Recloser (Tekrar Kapamalı Kesici) Nedir?

Recloser, tekrar kapamalı kesici olup, bir koruma cihazıdır. Havai hatlarının koruması için kullanılmaktadır.
Açık hava ve işletme koşullarına dayanıklı bir kesicidir. Arıza üzerine tekrar kapama yapmak için dizayn edilmiştir.

Recloser’ın Faydaları

1) Otomatik tekrar kapama özelliği olduğundan, geçici arızadan kaynaklanan enerjinin hızlı bir şekilde verilmesini sağlamaktadır.
2) Kesinti süresini kısaltarak, gelir kayıplarını azaltmaktadır.
3) Uzaktan kumanda ile ulaşım kolaylığı sağlamakta ve hızlı çözüm oluşturmaktadır.
4) Oluşan açmaları kayıt altına alarak, arıza sayısı vene sıklıkta arıza oluştuğunu hakkında bilgi edinilmiş olunmaktadır.
5) Arıza yerinin bulunmasında maliyeti azaltmaktadır.
6) Abone şikayetlerinin sayısında azalma sağlanmaktadır.
7) Şirketlerin ise kesintiler için ödenecek cezalarını azaltmaktadır..