Umut nedir?

Başarı-mutluluk-huzur-gibi yargıları, insanı insan yapan olguları bir arada tutan şeydir umut. Bir zincirin tamir edilemez parçasıdır.

Başarı; bir takım uğraşlar sonucunda kazanılmış haklı gururdur, kimi zaman bir çift tebrik cümleciği, kimi zaman bir öpücük, kimi zaman şükretmeyi öğrenmek, kimi zamansa ekonomik açıdan rahatlamaktır başarının ödülleri…

Mutluluk; yolunda giden şeylerle gitmeyen şeylerin kıyaslaması yapılması sonucunda iyi giden şeylerin fazla olması neticesinde ortaya çıkan durumdur…

Huzur; başarılı bir mutluluk yada mutlu bir başarı sonucunda kişinin içinde bulunan, hatta ve hatta boğazına tıkanan düğümcüklerin gitmesini sağlar.

Umut ise bunların babasıdır, yola çıkmadan önce hepsinin ilk durağıdır, kim bilebilirdi ki iki tane tel parçasının bugün dünyamızı aydınlatabileceğini, ama umutluydu Edison çünkü başaracağını biliyordu, umutluydu Edison çünkü mutlu olduğu uğraş için çaba harcıyordu, ve umutluydu Edison çünkü başarsa da başaramasa da kendi umutlarına yaptığı yolculuk nedeniyle huzur bulacaktı.

Böyledir umut, kimisine göre acizlik, kimisine göre boşa harcanan vakittir, ama aslında budur umut… Kaybedebileceği pek bir şey olmayan insanların en kıymetli hazinesidir…

Dağınık İnsanlar Daha Zeki Oluyor!…

Kendimi bildim bileli hep dağınığımdır. Çalışma masamdan odama, arabamdan ofis masama kadar hep bir dağınıklık söz konusudur. Çevremdekilerde bu konuda hep dert yanarlar. Ama ben Eintein, Mark Zuckerberg ve Steve Jobs gibi dâhilerin de çalıştıkları ortamın dağınık olduğunu gösteren birkaç fotoğrafa denk gelmem beni bu konuda dahada abaratmama sebep oldu. Hele de, İngiltereden Kathleen Voh’un yaptığı araştırma ise çalışma masamın üzerinde bir serin rüzgar daha estirdi. Bu araştırmaya göre; dağınık seven insanların, aslında disiplinsiz değil sadece daha yaratıcı oldukları ortaya çıkmış.

Dağınıklık eşikttir yaratıcılık.
Dağınık insanlar aslında tembel olarak görmemek lazım. Çünkü bu tür insanlar, her şeyi gözünün önünde olmasını isterler. Bu da beynin daha fazla çalışarak daha da yaratıcı olmasını sağlıyor. Bu karmaşıkları beyinlerinde birleştirip yaratıcı işler ortaya çıkabiliyor.

Eşinizin kıymetini bilin…
Eşiniz çok mu dağınık, elbiseleri odada toplamak yerine rastgele mi bırakıyor? Yemek yaparken ortalık darmadağın mı oluyor? Artık kafaya takmamak gerekiyor. Çünkü, zeki bir eşe sahipsiniz 

Tabi bir bilene de danışmak gerekir.
Dağınıklığıyla ünlü Albert Einstein’in bu konuda gelen bir soruya verdiği cevap aslında olayı örnekliyor. Einstein, “Masalar beynimizin içini yansıtıyorsa, masamızın üstü boşsa ne düşünmemizi bekliyorsunuz?” diyerek bu psikolojik bulguyu yıllar önce özetlemiştir.

Elektrikçilerin Neden Daha Çok Kız Çoğu Olmaktadır?

Bu konuyu yazmamdaki asıl amaç meslek hastalığına gerekli önemin verilmemesi ve araştırmaların yapılmamasıdır. Elektromanyetik alanın insan üzerinden etkilerinden yola çıkarak, elektrikçilerde rastlanan kız çocuğu olma oranının yüksek olmasının sebeplerine açıklık getirmek.

Dünyada doğan her 100 kız çocuğa 106 erkek çocuk tekabül ediyor. Bunun anlamı, erkekler %6 oranında daha fazla doğuyor. Ama elektrik sektörü çalışanlarına, özelliklede yüksek gerilim altında çalışanların %80 ‘e yakınının çocukları kız olmaktadır. Her meslekte bu tür araştırmalar vardır, ama teoriden öteye gidememiştir.

İyonize olmayan elektromanyetik radyasyonu insan sağlığı üzerindeki etkileri, son elli yılda manyetik alanın kullanım alanlarının da genişlemesiyle birlikte büyük araştırma konusu olmuştur. Manyetik alanın tabiyatı çok iyi bilinmekle beraber, insan vücudunun karmaşık yapısı bu etkilerin incelenmesini zorlaştırmaktadır. Bununla beraber, yapılan deneysel ve teorik çalışmaların sonucunda, manyetik aalanların insan sağlığı üzerindeki etkileri konusunda kayda değer bulgular elde edilmiştir. Yapılan araştırmalar, elektromanyetik radyasyonla değişik kanser türleri, insanın kalp atış düzeni, stres, uyku düzeni ve uyku halindeki metobolizmada olumsuz bir ilişkinin olduğu tespit edilmiştir. Yalnız bu araştırmaların biyolojik organizmalara zararlı veya yararlı olduklarına dair tutarlı bilimsel bulgular yoktur.

Kendi düşünceme göre, insan vücudunda nöronların olduğu ve elektriksel iletişim sağladıklarını ilkokul yıllarında öğrenmiştim. İnsandaki bu sinir hücrelerinin dışrdan gelen 34,000 voltluk bir elektriksel alana maruz kaldığında, insanda nasıl bir etki edeceğini, radyoyu aynı voltaj değeri alanına maruz kaldığında nasıl radyonun hışırdadığından anlayabiliriz. Demek oluyor ki, insan bu elektromanyetik alandan etkilenebilir ve hücresel boyutta zarara maruz kalabilir.

Yapılan bir çok araştırmaları incelediğimizde, mayalarla yapılan deneylerde üreme süresini etkilediği gözlemlenmiş. Fare deneylerinde ise fetal büyümeyi etkisi olmadığı belirlenmiştir. Ayrıca, kanda bulunan eritrosit proteinlerinin üzerinde de etkili olduğu tespit edilmiştir.

Şimdi duyacaklarınız ise sizi daha da şaşırtacak. İlk sperm yumurtaya ulaştıktan sonra yumurta çevresinde bir manyetik alan oluşuyor ve 5 milivoltluk bu manyetik alan içeri girmek isteyen diğer spermleri yaklaştırmıyor. Demek oluyor ki, sperminde elektromanyetik alana kalması imkansız değil. Ayrıca, spermler sıcaklıkla da olumsuz etkilendiği bilinmektedir. Elektromanyetik alanda, belli bir sıcaklık oluşturmaktadır, bu da spermin kalitesini etkileyebilir diye düşünüyorum.

Bu sebeplerden dolayıdır ki, Elektrik Kuvvetli Akım Tesislerinde uzun süre çalışanların ciddi bir manyetik alana maruz kaldıklarından ve bu manyetik alanın çalışan kişiler üzerindeki x v ye kromozomlarında hızla değişime sebep olarak y kromozomlarının sayısını azalttığından (x-kız, y-erkek) çocuklarının kız olma olasılığını artırmış ve bu teorinin doğruluk oranını yükseltmiştir.

Dini boyutta da ele alırsak, Yüce Allah herşeyi sebepler dairesinde yaratır. Kız çocuğu olmaoranının elektrikçilerde fazla olmasının sebebi de maruz kaldıkları elektromanyetik alan olması kanısındayım. Kur’an-ı Kerimde de bununla ilgili bir çok Hadis-i Şerif bulunmaktadır.

Kur’an-ı Kerim’de mealen, “Göklerin ve yerin egemenliği Allah’a aittir. O dilediğini yaratır; dilediğine kız çocukları bahşeder, dilediğine de erkek çocukları bahşeder. Yahut erkek ve kız çocuklarını birlikte verir. Dilediğini de çocuksuz bırakır. Şüphesiz O her şeyi bilir, her şeye gücü yeter.” buyurulur. (Şura, 42/49-50)

 

Ayrıca, bu konu ile ilgili elektrik dağıtım sektöründe çalışan en az 200 kişi üzerinde bir anket çalışmam olacaktır. Sabırsızlıkla bu anketi sizinle paylaşmayı bekliyorum.

Sizlerde bu konu hakkında yorumlarınızı paylaşabilirsiniz.

Her şeyden Birşey Mi; Bir şeyden Herşey Mi?

Arkadaşlar ‘Fortune Türkiye’ Dergisi’nin Ocak 2010 sayısında yayınlanan “Her şeyden bir şey mi, bir şeyden her şey mi?” adlı makalemi sizlerle paylaşmak istiyorum:

 

Her şeyden bir şey mi, bir şeyden her şey mi?

Merhaba arkadaşlar, Bu makaleyi  elektrik-elektronik mühendisi adayı olarak gördüğüm bazı sıkıntıları dile getirmek için yazıyorum. Yazımda başlıkta olduğu gibi “Her şeyden bir şey mi, bir şeyden her şey mi” sözlerine açıklık getirmek istiyorum.

“Yarım yamalak bilen, hiç bilmeyenden daha zararlıdır” derler. Ama “Tam bilmediğin konulara karışma” sözüne uyduğumuz sürece, ilgilendiğimiz kadar bilmek, en azından kendimiz için faydalıdır.

 

Bir konuda uzman olmak önemlidir. Yetkilisinizdir ve yanlış bir şey yapma olasılığınız düşüktür. Ancak her uzman da genel kültüre sahip olmalıdır. Birazcık her şeyden bilmeli ama bir şeyi de tam bilmelidir ki bu da mesleği olmalıdır.

Toplumumuzda her şeyi bilen grubun üyesi çok fazla. Esnafa ülke nasıl yönetilir deseniz ahkam keser, futbolsever hakeme mesleğini öğretir, hastalar çoğu zaman doktorlardan fazla bilir. Başkasının uzmanlığına o kadar çok karışıyoruz ki kendi uzmanlık alanımız diye bir şey kalmıyor. Bu yüzden uzman ama diğer konularda da genel kültür seviyesinde bilgili olunmalıdır.

Örneğin kendi bölümümden vermek istiyorum. Elektrik-elektronik mühendisi olarak bize hem elektrik hem elektronik hem de haberleşme hakkındaki bilgiler verilmekte ama bunların hepsi sadece yüzeysel olarak verilmektedir. Böyle bir anlayış yerine;  elektrik mühendisi ayrı, elektronik mühendisi ayrı, haberleşme mühendisi ayrı olmalıdır. Böylece bir konu hakkında en detaylı bilgiler öğretilerek o konuda uzman bireyler yetiştirilebilir. Ama şimdi ki eğitimde bireyler bilgiler içinde boğulmaktadır çünkü hiçbir bilgiyi tam olarak öğrenememektedir.  Böylece hiç bir konu hakkında yeteri kadar söz sahibi olmayarak, bocalamaktadır. Herkes bir konu da uzaman olmalıdır.

Bu konu sadece bizim bölümle alakalı olmayıp, diğer bölümlerde de bunun bir çok örneği vardır. Mesela Endüstri mühendisliği, mekatronik mühendisliği gibi örnekler verebiliriz… Endüstri mühendisliği, işletme ve makinanın birleşimi, mekatronik, elektronik ve makinanın birleşimi olarak bireylerin önüne sunmaktadırlar. Bunların yerine ayrı ayrı uzman yetiştirip daha etkili bir yol izlenebilir.

İş hayatından örnek verecek olursak, hiçbir mühendis ben elektronik mühendisiyim diye bir tabir bile kullanmıyor. Ben saha mühendisiyim, ben kontrol mühendisiyim gibi tabirler ortaya çıkmaktadır. İş hayatında lisans eğitiminde öğrendiğimiz bilgilerin %98 ini bile kullanmamaktayız, zaten çalışacağın şirket sana yapacağın iş hakkında aylık eğitimler vererek seni o pozisyona hazırlamaktadır..

İş hayatında bölümler hatta kontrol, saha gibi daha da branşlaşarak daha dar çerçevede tutulmalıdır. Böylece bir konu hakkında daha çok söz sahibi ve uzman kişiler yetiştirebiliriz…

Yılan ve kazın bir hikayesi vardı: Kaz az az uçuyor, biraz yüzüyor, biraz da yürüyor. Yılansa sadece sürünüyor. Sonra bir yarış yapıyorlar ve yılan kazanıyor.

 

 

Umut YILMAZ